6 Nisan 2010 Salı

Rum Kale Mimarisi



Günümüzde harap durumda olan ve yaklaşık 120-230 m. boyutlarındaki kalenin doğu, kuzey ve batısındaki duvarlar yüksek kayalarla çevrilidir. Kapladığı alan yaklaşık 3.500 m2 dir. Kalede bu gün görülebilen yapılar arasında Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı, çok sayıda yapı kalıntısı, su sarnıçları ve bir kuyu yer alır. 18. yy' ın ilk yarısında Suriyeli İbrahim Paşa'nın yönetimine giren kalenin surları harabe haline getirilmiş, Moltke 1838'de kaleyi bu durumda görmüştür. Kalenin güney yöndeki kayalık uzantısı XII. yüzyılda 30m. derinliğinde ve 20m. genişliğinde oyularak uçurum (hendek) haline getirilmiştir. Hendeğin batısında Merzuman çayı, doğudaki kayaların yanında ise taşocağı vardır.


1. Dış surlar

Kalenin dış surlarının uzunluğu 230 m genişliği ise 120 m. dir. Kuzey ve doğu surlarında dikdörtgen planlı Yedi burç ile kuzeyde çok sayıda mazgal pencere yer almaktadır. Surların büyük bir kısmı doğal afetler ve savaşlar sonucunda büyük ölçüde yıkılmıştır. Kalan surlar ise bölge halkının bilinçsizce davranışı,surların taşlarıyla ev yapmaları sonucu tahrip olmuştur. Kalenin kapıları taş oyma sanatının en güzel örneklerini yansıtmakta, tavan yassı taşların geometrik şekillerle en güzel örneğini vermiştir. Kuzey-güney doğrultusundaki kalenin batısında dört, doğusunda bir olmak üzere beş kapısı bulunur. Kuzey ve doğudaki surlarda yedi burç ve kuzeyde çok sayıda mazgal pencere yer alır. En sağlam burçlar surların kuzey kesimindedir.


Batı surlarda kuzeyden itibaren birinci kapı dikdörtgen planlıdır. Kuzey ve güney duvarlarında birer açıklık bulunmaktadır. İkinci kapı kareye yakın dikdörtgen planlı, doğuda çokgen iki burcu içeren yarım daire şeklinde dışa taşkın bir plan şemasına sahiptir. Örtü sistemi yıkık olan kapı; kolları iki serbest paye ve duvarlara atılmış hac tonozla örtülüdür. Döşemesi büyük ölçüde kazılmış olan kapının bugün güney duvarında zeminden yaklaşık 40 cm. yüksekliğinde bir kapısı bulunmaktadır. Bu açıklığın batısında da bir bölümü kısmen görülebilen bir yapı kalıntısı daha vardır. Nöldeke'ye göre, burada Rumkale'nin Ermenice yazılmış kitabesi, altında Selçuklu üslubunda aslan tasvirleri ve Arapça bir kitabe daha vardır. Ancak 1969'da bu kitabeden hiçbir kalıntı mevcut değildir. Kapının önünde, kalenin altındaki kayalık kısma ulaşımı sağlayan kayadan bir rampa ve kapıların arasında bir geçit bulunmaktadır. Üçüncü kapı tamamen tahrip olmuştur. Hellenkempere göre zemindeki izlerden çokgen biçiminde olduğu anlaşılmaktadır ve planda payelere oturan haç tonozlu iki birim görülür. Rampa güneyde hendeğe doğru uzanır, kayalara yaklaştıkça kuzeye, dördüncü kapıya doğru döner. Yatay dik dörtgen giriş holü çapraz tonozlaşmıştır. Son taş olarak taş bir rozet oturtulmuştur. Sol tarafta dar yuvarlak kavisli bir pencere vardır.


Kalenin doğu cephesinde yer alan beşinci kapı yaklaşık dikdörtgen planlıdır. Örtü sistemi yıkılmış olan kapının girişi güney cephededir. Lentolu dikdörtgen kapı, içte biri yuvarlak, diğeri sivri kemerli iki niş içine alınmıştır.


Kuzey ve doğu duvarda yer alan burçlar yaklaşık dikdörtgen planlıdır ve dışa bakan cephelerinde birer mazgal pencere bulunmaktadır.


Surların içinde kuzeyde Barşavma Manastırı, doğusunda bir kuyu, güneyde ise Aziz Nerses Kilisesi tespit edilebilen yapılar arasındadır. Bunların dışında işlevleri tespit edilemeyen çok sayıda yapı kalıntısı mevcuttur. Ayrıca, Nöldeke, birinci kapının olduğu kısımda bugün yerleri tespit edilemeyen bir türbe ve bir iskele bulunduğundan söz eder. Memlukluların El-Eşref Halil zamanında (1292) kuşatmada, kale tümüyle tahrip edilmiştir. Makrızi, evleri ve kalenin bu bölümünü anlatır. Evlerin bulunduğu kısım muhtemelen Memluklu döneminde "aşağı nehir" olarak adlandırılmaktaydı. Diğer yapıların tarihlendirilmesi, yapı tekniği tümünde aynı olduğundan sorunludur. Genelinde memlukluklar bölgeye egemen olduktan sonra inşa edilmiş olan bu yapılar, 12-14 yy lar arasına aittir. Bunlar içinde en eski yapı hendektir. Yapı malzemesine göre 12. yy'ın ilk yarısında inşa edilmiş olmalıdır.


Surlarda ve burçlarda örgü malzemesi moloz taş, kaplama malzemesi büyük boyutlu düzgün kesme taştır. Ayrıca kemerlerde Barşavma Manastırında görülen, tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır.


Rumkale'nin doğu ve batıdan olmak üzere iki ana giriş kapısı mevcuttur. Doğu girişi Fırat nehriyle, batı girişi ise Merzuman çayı üzerine kurulmuştu. Bugün sadece ayaklarının kalıntısı mevcut olan köprü, kara ile irtibatı sağlamaktaydı. Bu ayaklar şuan sular altında kalmıştır. Kalenin eteklerinde aşağı şehir bulunmaktaydı.


2. Aziz Nerses Kilisesi

Kilise, sur içinde, kalenin güneyinde yer alır. Ermeniler 1113'ten 1292'ye kadar Rumkale'yi katolikosluk makamı olarak kullanmışlardır. Kiliseyi, 1173'te Rumkale'de ölen Patrik Aziz Nerses'in yaptırdığını veya onun anısına yapıldığını kabul edersek, yapının inşa tarihi olarak 12. yy'ın sonlarını düşünebiliriz. Kilise, Rumkale Türklerinin eline geçtikten sonra 17. yy' da camiye çevrilmiştir. 18. yy' da kiliseyi iyi durumda gören Pococke, küçük ancak iyi bir işçilik gösteren yapıyı "Gotik" olarak adlandırmıştır. Kilise büyük olasılıkla Ani'li Samuel'in Tarihi'nde söz ettiği hükümdarlık kilisesi olmalıdır.

Yapı günümüzde doğu cephesinin yamaca yaslanan bölümü dışında yıkıktır. Doğu cephe, apsisin pencere seviyesine kadar ayakta kalabilmiştir. Cephenin ortasındaki üç yandan silmeli çerçevenin içinde iki yanda bezemeli birer levha bulunur.


Kilise, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, üç nefli veya üç apsislidir.Apsis cephesi de diğer cepheler gibi dıştan düzdür. İçten yarım yuvarlak apsis, ortadaki bir pencere ile dışa açılır. Pastophorium hücrelerinden güneydeki daha iyi durumdadır. Her iki hücrenin günümüze ulaşabilen bölümlerinden, dikdörtgen planlı oldukları, yarım yuvarlak birer apsisle sonlandıkları ve dışa ortadaki birer pencere ile açıldıkları anlaşılır. Pastophorium hücreleri yapının üç nefli olduğunu düşündürmekle birlikte, içi tümüyle toprakla ve yapım molozlarıyla dolu olduğundan destek sistemine rastlanamamıştır.




Batıda tümüyle toprak altında kalan beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir bölümü görülebilen narteks yer alır. Kilisenin doğu cephesindeki süslemeli iki levha, Ermeni "kaçkarları"nın tipik motif ve üslubunu yansıtır. Yuvarlak profili ve bitkisel bezemeli iki şeridin üç yandan çevrelediği iki levhada yüksek kabartma tekniği ile yapılmış benzer bir süsleme ve üstte Ermenice bir yazıttan kalan harfler bulunur. Soldaki levhada altta; başlarını arkaya çevirmiş karşılıklı duran iki hayvan tasvirinin yer aldığı kademeli bir çerçeve vardır. Çerçevenin üzerinde simetrik rumilerden oluşan bir süslemeye yer verilmiştir. Bunun üzerinde ise, iki yanında yapraklar olan, iki ucu üçer yapraklı yonca ile sonlanan bir haçın alt kolu görülür. Sağdaki levhada aynı tipte, yine yalnız alt kolu mevcut olan bir haç vardır. Ancak alttaki süsleme farklılık gösterir. Bu bölümde, iki palmet arasına yerleştirilmiş, kanatlarını açmış, başını sağa çevirmiş ve cepheden tasvir edilmiş bir kartal motifi bulunur. Haçlar, kilise Türklerin eline geçtikten sonra tahrip edilmiş olmalıdır.


Doğu cephesindeki süsleme ve kilisenin içindeki yıkıntılar arasında bulunan, muhtemelen bir kapıya ait profilli bir taş ile pencere şebekesine ait olabilecek bir parça, yapının özgününde zengin bir taş işçiliğine sahip olduğunu gösterir.


3. Barşavma Manastırı

Manastır sur içinde, kalenin kuzeyinde yer alır. 13. yy' da Rumkale'de Yakubi'lerin yaşadığı, yapı faaliyetlerinin olduğu bilinir. Yakubi azizi Barşavma'nın kendi adına inşa ettirdiği manastır bunlardan biridir.

Manastırın günümüzde, birbirine bitişik iki yapısından bazı bölümler ayakta kalabilmiştir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda konumlanmış manastırın kuzey cephesini kaya kütlesi oluşturur. Doğudaki yapı daha iyi durumdadır. Muhtemelen kare planlı olan yapı, kare kesitli üç serbest paye ve duvarlara atılan sivri kemerlerle kare biçiminde birimlere ayrılmış ve haç tonozlarla örtülmüştür.

Yapının beş birimi günümüze gelebilmiştir. Kuzeybatıdaki birim batı kütlesidir, güneydeki bölümler ise yıkılmıştır. Nöldeke, yapının üst katında kubbeli bir mekan, doğusunda bir merdiven kulesi olduğundan söz eder ve 15. yy' da inşa edildiğini daha sonraki dönemlerde değişiklik geçirdiğini, bugünkü yapının 17.-18. yy lara ait olduğunu öne sürer. Batıdaki yapı oldukça harap durumdadır. Güney cephesindeki dikdörtgen kapıdan yapıya girilir. Kapının üzerinde bir boşaltma kemeri dikkati çeker. Yapının içi toprak ve molozla dolu olduğundan herhangi bir bölüntü görülmez. Ancak, doğu duvarda sivri kemerli derin bir niş, kuzeyde ise kayalarla oyulmuş düzensiz mekanlara geçiş bulunur.

Manastırın inşasında üç tür kesme taş kullanımı karşımıza çıkar. Duvarlarda kütlesel büyük bloklar halinde kesme taşlar, payelerde ve batı mekanın kapısında yörede yaygın olan düzgün kesme taşlar, kemerlerde ve örtü sisteminde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır.

Her iki yapının da, manastırın günlük yaşamına ait oldukları anlaşılır. Daha düzgün bir plan şeması yansıtan doğudaki yapı toplantı salonu, batıdaki yapının kuzeyindeki kayaya oyulmuş mekanlar ise depo ve ahır olarak kullanılmış olabilir. Kalıntılar arasında paye başlığı, eşik taşı gibi mimari öğeler de dikkat çeker. Ayrıca doğu yapının doğusunda bir de kuyu bulunur.



4. Kuyu

Kuyu basamaklarla Fırat nehrinin seviyesine kadar inen 8m. genişliğinde ve yaklaşık 75m. derinliğindedir. Fırat nehrinden su temin etmek için yapılmış olan bu kuyunun gizli bir geçit olduğu da rivayet edilmektedir. Kuyunun silindirik iç yüzünde kayanın oyulmasıyla helozonik bir merdiven meydana getirilmiştir. Bu merdiven Fırat'ın alt seviyesine kadar inmektedir. Hz. İsa'nın havarilerinden Johannes'in (Yohanna) Hiristiyanlığı yaymak amacıyla Roma döneminde Rumkale civarında yaşadığı ve bu kuyunun içinde İncil müsveddelerini kopyaladığı ,muhafaza ettiği; daha sonra bu müsveddelerin Beyrut'a kaçırıldığı söylenmektedir. Hristiyanlarca Johannes'in mezarının Rumkale'de bulunduğuna inanılarak kutsal sayılmakta; ibadet amaçlı olarak da ziyaret edilmektedir.


5. Yar

Kalenin güney yöndeki kayalık uzantısı XII. yüzyılda 30m. derinliğinde ve 20m. genişliğinde oyularak uçurum (hendek) haline getirilmiştir. Böylece, savunmaya yönelik olarak karayla kalenin direkt ilişkisi kesilmiştir. Günümüzde üç yanı Baraj gölüyle çevrilmiş olup, yarımada görünümündedir. Eni 15, boyu 120, yüksekliği 30 metre olan bu kısımdan toplam ( 120.15.30) = 54.000 metreküp toprak hafriyatı yapıldığı düşünülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder