6 Nisan 2010 Salı

Rum Kale Tarihi


Rumkale şehrinin kuruluşu İlk çağlara dayanmaktadır. Stratejik konumundan dolayı Asur çağından beri buraya yerleşildiği, hatta burasının Asur Kralı III. Salmanassar tarafından M.Ö. 855'te zapt edildiği bildirilen "Şitamrat" olduğu kabul edilmektedir. Fakat esaslı olarak M.Ö. 9. yüzyıl sonlarında Geç Hitit döneminde tahkim edildiği zannedilmektedir. Rumkale, M.Ö 9 yy. ortalarından itibaren Asur, Med, Pers, Roma ve Arap medeniyetlerinin yönetiminde kalmıştır. Günümüzde ayakta kalan mimari kalıntılar, Geç Roma ve Ortaçağ karakteri taşımaktadır.

Rumkale, çevresinden ve Ortaçağ ulaşım yollarının kesişme noktasında olduğundan dolayı Edessa Kontluğu'nun bölgesinde Ortaçağın en önemli kalesi olarak görülmektedir. Varlığı kesinlikle daha öncelere dayanan ve hala ayakta olan kalenin 1112 yılından sonra Ermeni Kurtig'in (Goğ Vasil) ele geçirmesiyle beraber kayıtları bulunmaktadır ve Kurtig'in ölümünden sonra 1116 tarihinde Frankların himayesine geçmiştir.

Ancak adı, Haçlı kontu Baudoin'in 1116 yılında Ermeni Goğ-Vasil'den şehri teslim almasıyla duyulmuştur . Haçlılar tarafından 1148 yılında Ermeni Katolikosu III. Grigor'a satılmış (15.000 Tahegan'a) ve kale bu tarihten itibaren 1292 yılında Melik Eşref tarafından fetholuncaya kadar Ermeni Katolikosluğu'nun merkezi olmuştur. Çevresi bütünüyle Müslümanların denetimine geçmesine rağmen, yıllarca Ermenilere merkez olma özelliğini muhafaza etmiştir.

13. yy' da Rumkale'de bir çok Yakubi bulunmaktaydı. Yakubiler kaleyi patriklik makamı olarak seçmiş, Yakubi azizi Barşavma Rumkale'de kendi adına bir manastır inşa ettirmiştir. Patrik 3. Ignace öldükten sonra Rumkaleli rahip Yakub 1283'te yeğeni Philoxenos'u patrik olarak atamış; patriğin Barşavma'da 1292'de ölmesiyle Yakubi Patrikliği çökmüştür.

Moğolların Anadolu'yu istilası sırasında Rumkale'de yaşayan Ermeni ve diğer Hıristiyan unsurlar, Moğolların yanında yer aldılar (1260). Rumkaleli Rabban Simeon gibi tabipler, Hülagu'nun hizmetine girerek sağladıkları nüfuslarını kendi şehir ve kiliselerinin menfaatlerine kullandılar.

Bu olaylar yaşanırken, Rumkale, aynı zamanda Memluklu saldırılarına da maruz kalmıştır. Memluklu hükümdarı Kalavun zamanında Baysarı'nın kumandasındaki Mısır ordusu Suriye güçleriyle birleşerek 19 Mayıs 1279'da Rumkale üzerine yürümüş ve Fırat nehri üzerinde ordugah kurmuştur. Katolikos'a elçi olarak biri Arap, diğeri Ermeni iki kişiyi gönderdiler ve Katolikos'tan kaleyi teslim etmesini, rahipleriyle birlikte Kudüs'e veya Kilikya'ya çekilmesini istediler. Katolikos bu teklifi kabul etmeyince, Memluklular yerleşimin Ermeni kesimini yağma ettiler. Ardından yerleşim iç kaleye çekilince, Memluklular Rumkale'yi terk etti. Rumkale, İlhanlıların müstahkem bir mevkii ve onlarla işbirliği yapan Ermenilerin katolikosluk merkezi olarak kaldı.

Memluklular daha sonra El-Eşref Halil zamanında (1292) Rumkale'yi ikinci defa kuşatıp şehri ve kaleyi ele geçirerek Ermeni katolikosluğuna son verdiler. Sonrasında Rumkale sultanın emri üzerine Suriye naibi Sancar Şuba tarafından tamir ettirildi ve Kal'at el-Müslimin adıyla hudut kalesi olarak teşkilatlandırıldı. Rumkale Memluklular zamanında yeniden uç kalesi olarak kullanılmışsa da, eski parlak dönemini bir daha yaşamamıştır.

Memluk sultanı bölgeyi savaşlarda Memlûklulara yardımcı olan Türkmen beylerinin idâresine verdi. Rumkale civarı yarım asır kadar Halep valisine bağlı olarak Türkmen beyleri tarafından idâre edildi. Daha sonra da Dulkadiroğulları'nın eline geçti. Melik Eşref, zafer mektuplarında ve Halep kalesi kitabesinde, "Rumkale'nin fethiyle, bütün Doğu Anadolu ve Irak'ın kapılarının kendisine açıldığını" yazmış, "Allah'ın izniyle doğudan batıya kadar bütün ülkelerin sahibi olacağız" ifadesine yer vermiştir.

Timur Han, Rumkale'yi zorlu bir muhasaradan sonra Memlûklulardan aldı(1400). Berkûk'un vefâtı ve Timur Han'ın geri çekilmesi üzerine bölge, Türkmen beylerinin hakimiyet kavgalarına sahne oldu. 1404 yılında Rumkale'de bir Memluk nâibi oturuyor, bölgede yaşayan Köpekoğullarının idâresindeki Avşar boyuna mensup Türkmenler de zaman zaman onlara yardımcı oluyor, bazen de Memluklarla savaşıyorlardı. Yerleştirilen güvercinlerle doğu hudutlarından ta Mısır'a ulaşan Memluklu haberleşme ağında önemli bir nokta ve hudut kalesi olarak tahkim edilen Rumkale, zaman zaman iktidârı kaybeden Halep nâiblerinin sığınak yeri olmuştur. Bütün bu kargaşa ortamına rağmen Rumkale, şehri ziyaret eden İbni Arabşah ve Halil Zahirî gibi seyyah-yazarların övgülerine mazhar olmaktan da geri kalmamıştır.
I.Selim 24 Ağustos 1516 günü Mercidabık'ta Memlûk ordusunu yenerek Rumkale de dahil olmak üzere, Haleb'e tabi bütün kale ve şehirleri, Osmanlı ülkesine kattı. Her birine hakimler ve kadılar tayin edilip Osmanlı nizamının uygulanması sağlandı.

Rum Kalenin Coğrafi Konumu


Rumkale Gaziantep ili, Yavuzeli ilçesi, Kasaba köyünün yakınında bulunmaktadır. Yavuzeli'nden 25km. uzaklıktadır. Fırat nehri ile Merzimen çayının birleştiği, Fırat'ın batı sahilinde yüksek kayalarla örtülü bir tepe üzerinde konumlanmıştır. Kalenin güney yönündeki kayalık uzantısı XII. yüzyılda 30m. derinliğinde ve 20m. genişliğinde oyularak bir uçurum (hendek) oluşturulmuştur. Böylece, karadan gelebilecek saldırıların önü kesilmiştir. Rumkale günümüzde üç yanı baraj gölüyle çevrilmiş bir yarımadadır.

Rum Kalenin Sosyal Yaşantısı


XVI. yüzyılda dört mahalleden meydana gelen şehir, bir yanı Fırat, iki tarafı Merzuman çayının derin vadisiyle çevrili, yarımada gibi ileri çıkmış bir dağ parçası üzerinde yer alan kalenin batısında yer almaktadır. XVI. yüzyıl vakıf kayıtlarına göre, şehrin merkezinde Ulu Cami (Cami-i Kebir) yer almaktadır. XIV. yüzyıldan beri hizmet veren bir medrese bulunmaktadır. Medreseye vakfedilen dükkanların varlığından bir de çarşının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

XVII. yüzyılda burayı ziyaret eden Evliya Çelebi, cami, han, hamam ve muhtasar bir çarşının varlığına şahit olmuştur. Kaleye doğru giderken kayalara oyulmuş evler, şehirde yerleşmenin çok eski olduğunu göstermektedir. Çok yumuşak olan kayalar, havayla temas edince sertleşmektedir. İnsanların bu kaya evlerle, her yıl yaşanan depremlere karşı tedbir aldıkları manzarasını vermektedir. Dik kayalar üzerinde beyazımtrak taşlardan yapılmış mazgallar ve burçlarla donatılmış surlarla çevrili bir kalesi vardır. Arka tarafındaki tepe ile olan bağlantısı derin hendeklerle kesilmiştir. Kale içinde yer alan evlere giden biricik yol birbiri ardı sıra altı kale kapısı ile kesilmektedir.
XIX. yüzyıl başlarında kale içinde 40 ev sağlam kalmış, geri kalanlar ise moloz yığını haline gelmiştir. Bu evlerin tamamı bir tebeşiri oyarcasına işlenmiş kayalardan oluşmaktadır. XIX. yüzyılda kaza merkezinin Halfeti'ye taşınması üzerine şehir nüfusu dağılmış, yerinde Kasaba adıyla anılan bir köy kalmıştır. Eski haritalarda "Eski Rumkale" adıyla anılan Kasaba köyü, yukarısında yer alan kayaların düşerek zarar vermesi üzerine iki kilometre kuzeyine taşınmıştır. Tamamen terkedilmiş olan Rumkale şehri, yeni haritalarda "Kasaba (Eski)" ibâresi ile gösterilmektedir. Bugün Gaziantep iline bağlı Yavuzeli ilçesinin sınırları dahilinde yer almaktadır.
1838 yılında Rumkale'yi ziyaret etmiş olan Mareşal von Moltke, eski Roma surlarının kalıntılarını dolaştığını, derin ve sarp vadi içinde akmakta olan Fırat nehrinin gümüş bir şerit gibi ayaklar altında uzandığını; bir zamanlar İskender, Kurus (Pers Kralı), Ksenefon (İ.Ö. 427' de doğmuş Yunan filozofu) Sezar ve Julian'ın (Roma İmparatorları) ay ışığında bu nehri atlarının sırtlarında geçtiğini yazar. Eskiden Fırat nehri üzerinde bir köprü bulunduğunu, Romalıların burada, hemen hemen hiç yolu bulunmayan bir bölgede koloni kurmalarının sebebinin bu olabileceğini belirtir.

Rumkale'de kayanın nerede bittiği ve insan eserinin nerede başladığını kestirmenin güç olduğunu, kaya duvarlarının üzerinde beyazımsı taştan 60 ayak yükseldiğinde mazgallar, burçlar ve kulelerle donatılmış surlar bulunduğunu, altı kale kapısının olduğunu söyler. Oldukça yakın zamanlarda Ermeni papazlarının merkezlerinden biri olmuş kalede muhteşem bir manastır kurduklarını, Roma kartalları kısmen kazınmış büyük sütunların yerlerde yattığını, evlerinin kısmen veya tümüyle kayadan olduğunu anlatır.

Kazanın nüfusunu 20. yy başlarında Kürtler ve Türkler, köylerin ise Ermeniler ve Yezidiler oluşturmaktaydı. Kazanın başlıca ürünleri arpa, buğday, darı, nohut, fıstık, üzüm, incir, nar, ceviz, zeytin, zeytinyağı, yayık ve nefis sade yağdı. Efamiye adıyla tanınmış bu kazanın eskiden mamur ve önemli bir yer olduğu anlaşılır. (Anonim). Kazanın her yerinde önemli harabeler görülür. Rumkale eski zamanlarda Kale-i Zerrin (Altın kale ) adıyla ünlüydü. 20 yy başlarında Rumkale kazasında 11.831'i kadın ve 12.351'i erkek olmak üzere 24.182 Müslüman, 295'i kadın ve 274'ü erkek olmak üzere 569 Ermeni'nin yaşadığı anlaşılır. (Anonim )

Rum Kale Mimarisi



Günümüzde harap durumda olan ve yaklaşık 120-230 m. boyutlarındaki kalenin doğu, kuzey ve batısındaki duvarlar yüksek kayalarla çevrilidir. Kapladığı alan yaklaşık 3.500 m2 dir. Kalede bu gün görülebilen yapılar arasında Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı, çok sayıda yapı kalıntısı, su sarnıçları ve bir kuyu yer alır. 18. yy' ın ilk yarısında Suriyeli İbrahim Paşa'nın yönetimine giren kalenin surları harabe haline getirilmiş, Moltke 1838'de kaleyi bu durumda görmüştür. Kalenin güney yöndeki kayalık uzantısı XII. yüzyılda 30m. derinliğinde ve 20m. genişliğinde oyularak uçurum (hendek) haline getirilmiştir. Hendeğin batısında Merzuman çayı, doğudaki kayaların yanında ise taşocağı vardır.


1. Dış surlar

Kalenin dış surlarının uzunluğu 230 m genişliği ise 120 m. dir. Kuzey ve doğu surlarında dikdörtgen planlı Yedi burç ile kuzeyde çok sayıda mazgal pencere yer almaktadır. Surların büyük bir kısmı doğal afetler ve savaşlar sonucunda büyük ölçüde yıkılmıştır. Kalan surlar ise bölge halkının bilinçsizce davranışı,surların taşlarıyla ev yapmaları sonucu tahrip olmuştur. Kalenin kapıları taş oyma sanatının en güzel örneklerini yansıtmakta, tavan yassı taşların geometrik şekillerle en güzel örneğini vermiştir. Kuzey-güney doğrultusundaki kalenin batısında dört, doğusunda bir olmak üzere beş kapısı bulunur. Kuzey ve doğudaki surlarda yedi burç ve kuzeyde çok sayıda mazgal pencere yer alır. En sağlam burçlar surların kuzey kesimindedir.


Batı surlarda kuzeyden itibaren birinci kapı dikdörtgen planlıdır. Kuzey ve güney duvarlarında birer açıklık bulunmaktadır. İkinci kapı kareye yakın dikdörtgen planlı, doğuda çokgen iki burcu içeren yarım daire şeklinde dışa taşkın bir plan şemasına sahiptir. Örtü sistemi yıkık olan kapı; kolları iki serbest paye ve duvarlara atılmış hac tonozla örtülüdür. Döşemesi büyük ölçüde kazılmış olan kapının bugün güney duvarında zeminden yaklaşık 40 cm. yüksekliğinde bir kapısı bulunmaktadır. Bu açıklığın batısında da bir bölümü kısmen görülebilen bir yapı kalıntısı daha vardır. Nöldeke'ye göre, burada Rumkale'nin Ermenice yazılmış kitabesi, altında Selçuklu üslubunda aslan tasvirleri ve Arapça bir kitabe daha vardır. Ancak 1969'da bu kitabeden hiçbir kalıntı mevcut değildir. Kapının önünde, kalenin altındaki kayalık kısma ulaşımı sağlayan kayadan bir rampa ve kapıların arasında bir geçit bulunmaktadır. Üçüncü kapı tamamen tahrip olmuştur. Hellenkempere göre zemindeki izlerden çokgen biçiminde olduğu anlaşılmaktadır ve planda payelere oturan haç tonozlu iki birim görülür. Rampa güneyde hendeğe doğru uzanır, kayalara yaklaştıkça kuzeye, dördüncü kapıya doğru döner. Yatay dik dörtgen giriş holü çapraz tonozlaşmıştır. Son taş olarak taş bir rozet oturtulmuştur. Sol tarafta dar yuvarlak kavisli bir pencere vardır.


Kalenin doğu cephesinde yer alan beşinci kapı yaklaşık dikdörtgen planlıdır. Örtü sistemi yıkılmış olan kapının girişi güney cephededir. Lentolu dikdörtgen kapı, içte biri yuvarlak, diğeri sivri kemerli iki niş içine alınmıştır.


Kuzey ve doğu duvarda yer alan burçlar yaklaşık dikdörtgen planlıdır ve dışa bakan cephelerinde birer mazgal pencere bulunmaktadır.


Surların içinde kuzeyde Barşavma Manastırı, doğusunda bir kuyu, güneyde ise Aziz Nerses Kilisesi tespit edilebilen yapılar arasındadır. Bunların dışında işlevleri tespit edilemeyen çok sayıda yapı kalıntısı mevcuttur. Ayrıca, Nöldeke, birinci kapının olduğu kısımda bugün yerleri tespit edilemeyen bir türbe ve bir iskele bulunduğundan söz eder. Memlukluların El-Eşref Halil zamanında (1292) kuşatmada, kale tümüyle tahrip edilmiştir. Makrızi, evleri ve kalenin bu bölümünü anlatır. Evlerin bulunduğu kısım muhtemelen Memluklu döneminde "aşağı nehir" olarak adlandırılmaktaydı. Diğer yapıların tarihlendirilmesi, yapı tekniği tümünde aynı olduğundan sorunludur. Genelinde memlukluklar bölgeye egemen olduktan sonra inşa edilmiş olan bu yapılar, 12-14 yy lar arasına aittir. Bunlar içinde en eski yapı hendektir. Yapı malzemesine göre 12. yy'ın ilk yarısında inşa edilmiş olmalıdır.


Surlarda ve burçlarda örgü malzemesi moloz taş, kaplama malzemesi büyük boyutlu düzgün kesme taştır. Ayrıca kemerlerde Barşavma Manastırında görülen, tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır.


Rumkale'nin doğu ve batıdan olmak üzere iki ana giriş kapısı mevcuttur. Doğu girişi Fırat nehriyle, batı girişi ise Merzuman çayı üzerine kurulmuştu. Bugün sadece ayaklarının kalıntısı mevcut olan köprü, kara ile irtibatı sağlamaktaydı. Bu ayaklar şuan sular altında kalmıştır. Kalenin eteklerinde aşağı şehir bulunmaktaydı.


2. Aziz Nerses Kilisesi

Kilise, sur içinde, kalenin güneyinde yer alır. Ermeniler 1113'ten 1292'ye kadar Rumkale'yi katolikosluk makamı olarak kullanmışlardır. Kiliseyi, 1173'te Rumkale'de ölen Patrik Aziz Nerses'in yaptırdığını veya onun anısına yapıldığını kabul edersek, yapının inşa tarihi olarak 12. yy'ın sonlarını düşünebiliriz. Kilise, Rumkale Türklerinin eline geçtikten sonra 17. yy' da camiye çevrilmiştir. 18. yy' da kiliseyi iyi durumda gören Pococke, küçük ancak iyi bir işçilik gösteren yapıyı "Gotik" olarak adlandırmıştır. Kilise büyük olasılıkla Ani'li Samuel'in Tarihi'nde söz ettiği hükümdarlık kilisesi olmalıdır.

Yapı günümüzde doğu cephesinin yamaca yaslanan bölümü dışında yıkıktır. Doğu cephe, apsisin pencere seviyesine kadar ayakta kalabilmiştir. Cephenin ortasındaki üç yandan silmeli çerçevenin içinde iki yanda bezemeli birer levha bulunur.


Kilise, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, üç nefli veya üç apsislidir.Apsis cephesi de diğer cepheler gibi dıştan düzdür. İçten yarım yuvarlak apsis, ortadaki bir pencere ile dışa açılır. Pastophorium hücrelerinden güneydeki daha iyi durumdadır. Her iki hücrenin günümüze ulaşabilen bölümlerinden, dikdörtgen planlı oldukları, yarım yuvarlak birer apsisle sonlandıkları ve dışa ortadaki birer pencere ile açıldıkları anlaşılır. Pastophorium hücreleri yapının üç nefli olduğunu düşündürmekle birlikte, içi tümüyle toprakla ve yapım molozlarıyla dolu olduğundan destek sistemine rastlanamamıştır.




Batıda tümüyle toprak altında kalan beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir bölümü görülebilen narteks yer alır. Kilisenin doğu cephesindeki süslemeli iki levha, Ermeni "kaçkarları"nın tipik motif ve üslubunu yansıtır. Yuvarlak profili ve bitkisel bezemeli iki şeridin üç yandan çevrelediği iki levhada yüksek kabartma tekniği ile yapılmış benzer bir süsleme ve üstte Ermenice bir yazıttan kalan harfler bulunur. Soldaki levhada altta; başlarını arkaya çevirmiş karşılıklı duran iki hayvan tasvirinin yer aldığı kademeli bir çerçeve vardır. Çerçevenin üzerinde simetrik rumilerden oluşan bir süslemeye yer verilmiştir. Bunun üzerinde ise, iki yanında yapraklar olan, iki ucu üçer yapraklı yonca ile sonlanan bir haçın alt kolu görülür. Sağdaki levhada aynı tipte, yine yalnız alt kolu mevcut olan bir haç vardır. Ancak alttaki süsleme farklılık gösterir. Bu bölümde, iki palmet arasına yerleştirilmiş, kanatlarını açmış, başını sağa çevirmiş ve cepheden tasvir edilmiş bir kartal motifi bulunur. Haçlar, kilise Türklerin eline geçtikten sonra tahrip edilmiş olmalıdır.


Doğu cephesindeki süsleme ve kilisenin içindeki yıkıntılar arasında bulunan, muhtemelen bir kapıya ait profilli bir taş ile pencere şebekesine ait olabilecek bir parça, yapının özgününde zengin bir taş işçiliğine sahip olduğunu gösterir.


3. Barşavma Manastırı

Manastır sur içinde, kalenin kuzeyinde yer alır. 13. yy' da Rumkale'de Yakubi'lerin yaşadığı, yapı faaliyetlerinin olduğu bilinir. Yakubi azizi Barşavma'nın kendi adına inşa ettirdiği manastır bunlardan biridir.

Manastırın günümüzde, birbirine bitişik iki yapısından bazı bölümler ayakta kalabilmiştir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda konumlanmış manastırın kuzey cephesini kaya kütlesi oluşturur. Doğudaki yapı daha iyi durumdadır. Muhtemelen kare planlı olan yapı, kare kesitli üç serbest paye ve duvarlara atılan sivri kemerlerle kare biçiminde birimlere ayrılmış ve haç tonozlarla örtülmüştür.

Yapının beş birimi günümüze gelebilmiştir. Kuzeybatıdaki birim batı kütlesidir, güneydeki bölümler ise yıkılmıştır. Nöldeke, yapının üst katında kubbeli bir mekan, doğusunda bir merdiven kulesi olduğundan söz eder ve 15. yy' da inşa edildiğini daha sonraki dönemlerde değişiklik geçirdiğini, bugünkü yapının 17.-18. yy lara ait olduğunu öne sürer. Batıdaki yapı oldukça harap durumdadır. Güney cephesindeki dikdörtgen kapıdan yapıya girilir. Kapının üzerinde bir boşaltma kemeri dikkati çeker. Yapının içi toprak ve molozla dolu olduğundan herhangi bir bölüntü görülmez. Ancak, doğu duvarda sivri kemerli derin bir niş, kuzeyde ise kayalarla oyulmuş düzensiz mekanlara geçiş bulunur.

Manastırın inşasında üç tür kesme taş kullanımı karşımıza çıkar. Duvarlarda kütlesel büyük bloklar halinde kesme taşlar, payelerde ve batı mekanın kapısında yörede yaygın olan düzgün kesme taşlar, kemerlerde ve örtü sisteminde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır.

Her iki yapının da, manastırın günlük yaşamına ait oldukları anlaşılır. Daha düzgün bir plan şeması yansıtan doğudaki yapı toplantı salonu, batıdaki yapının kuzeyindeki kayaya oyulmuş mekanlar ise depo ve ahır olarak kullanılmış olabilir. Kalıntılar arasında paye başlığı, eşik taşı gibi mimari öğeler de dikkat çeker. Ayrıca doğu yapının doğusunda bir de kuyu bulunur.



4. Kuyu

Kuyu basamaklarla Fırat nehrinin seviyesine kadar inen 8m. genişliğinde ve yaklaşık 75m. derinliğindedir. Fırat nehrinden su temin etmek için yapılmış olan bu kuyunun gizli bir geçit olduğu da rivayet edilmektedir. Kuyunun silindirik iç yüzünde kayanın oyulmasıyla helozonik bir merdiven meydana getirilmiştir. Bu merdiven Fırat'ın alt seviyesine kadar inmektedir. Hz. İsa'nın havarilerinden Johannes'in (Yohanna) Hiristiyanlığı yaymak amacıyla Roma döneminde Rumkale civarında yaşadığı ve bu kuyunun içinde İncil müsveddelerini kopyaladığı ,muhafaza ettiği; daha sonra bu müsveddelerin Beyrut'a kaçırıldığı söylenmektedir. Hristiyanlarca Johannes'in mezarının Rumkale'de bulunduğuna inanılarak kutsal sayılmakta; ibadet amaçlı olarak da ziyaret edilmektedir.


5. Yar

Kalenin güney yöndeki kayalık uzantısı XII. yüzyılda 30m. derinliğinde ve 20m. genişliğinde oyularak uçurum (hendek) haline getirilmiştir. Böylece, savunmaya yönelik olarak karayla kalenin direkt ilişkisi kesilmiştir. Günümüzde üç yanı Baraj gölüyle çevrilmiş olup, yarımada görünümündedir. Eni 15, boyu 120, yüksekliği 30 metre olan bu kısımdan toplam ( 120.15.30) = 54.000 metreküp toprak hafriyatı yapıldığı düşünülmektedir.

Rum Kale Ulaşım


Rumkale bir yarımada üzerinde bulunduğu ve yarımadanın da hendek ile bağlantısı kesildiği için ulaşım ancak teknelerle yapılabilmektedir. Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinden 25 km uzaklıktaki Kasaba köyünden veya Urfa'nın Halfeti ilçesinden tekneler ile kaleye ulaşmak mümkündür.